Girişimciler İçin Paylaşımlı Ofislerin Maddi Kazanımlarındansa Manevi Kazanımları Çok Daha Önemli!


2020 de tüm dünyayı saran pandemi ile birlikte beyaz yakalı çalışanların birçoğu evlerinden çalışmak durumunda kaldı. Bununla beraberde mekân bağımsız iş modelleri daha çok konuşulmaya başlandı. İşte bu çerçevede dünyada çoktan yıldızı parlayan paylaşımlı ofis kültürü ülkemizde de artık daha çok adından söz ettirmeye başladı.

Ben bir finansal pazarlama stratejisti ve marka yönetim uzmanıyım bununla beraber 2 yıldır e-ticaret yapan bir kadın girişimciyim. Danışmanlık firmamı 2017 yılında kurdum ancak 2013 yılından beri girişimcilik ekosisteminde bir fiil müteşebbis olarak var olan ve öncesinde de 5 yıllık bir kurumsal geçmişe sahip bir beyaz yakalıyım.

Geçmiş iş hayatım içerisinde verdiğim en güzel kararın, kesinlikle bir buçuk yıl önce ofisimi kapatıp paylaşımlı ofise geçmek olduğunu söyleyebilirim.

Bunun nedenlerini size farklı bir bakış açısı ile sunmak istiyorum. Hani bir söz vardır ‘çok gezen mi bilir yoksa çok okuyan mı bilir?’ diye; işte bence yeni dünya düzeninde her ikisini aynı anda yaparak, tecrübe edinen ancak bugünü yakalayabilir ama bilmek kısmı bizim gibi bilgi teknolojileri çağında yaşıyorsanız sadece bildiğini sanma hastalığıdır. Yani günümüzde artık hiç kimse çok bilemez.  Yeni dünya dinamiklerinde olay paylaşmaktır; ofisini, kahveni, sohbetini, tecrübe ve deneyimini paylaşmaktır. Paylaşımlı ofisler işte hem gezmeye vakit ayırırken, bol okuma yapabileceğiniz bununla birlikte tecrübelerden yararlanarak tecrübe edine bileceğiniz en güzel yerlerdir. Bilme hastalığına yakalanmamak içinde en güzel yerler yine paylaşımlı ofislerdir. Çünkü buralarda gerçekten belirli konularda uzmanlık sahibi insanlarla karşılaşma imkânı bulursunuz. Hayattan keyif alan, zamanını verimli yöneten, yeni dünya düzenine ayak uydurmuş ve yeni iş modellerini anlamış kişiler daha çok paylaşımlı ofisleri tercih eder.

Hepimizin hayatında her şeyi bildiğini sanan ve bu hastalığa kapılmış onlarca insan var, değil mi? Hele ki tüm topluma hızla bir girişimcilik kültürü pompalanırken herkes işin ehli bir danışman, mentör, guru ya da herkes dijital medya uzmanı, sosyal medyacı. Bununla beraber herkes influencer ya da youtuber. Birçok insan kendini keşfetmeye çalışıyor ve aslında tecrübe kazanıyor. Pazarın içinde kendine yer bulmak için çabalıyor. Okunulan okullar, alınan eğitimler sistemin bizlere dayatmaları, aslında hepsi birer klişe olmuş durumda. İşte eğer tam siz de bu noktada sistemin dışına çıkmak ve denemek istiyorsanız, illaki kendi işinizin sahibi olma belasına bulaşacağım diyorsanız  bırakın sizi baskılayan korkularınızı! İşletme maliyetlerinizi minimum tutarak işe başlayabileceğiniz, farklı tecrübe ve uzmanlıklara sahip girişimcilerle bir arada çalışarak deneyim kazanabileceğiniz en güzel yerler paylaşımlı ofisler. Hadi siz de bir şansınızı deneyin derim. Çünkü yeni normallerin hızla bir bir hayatımızda köşe kapmaca oynadığı bu günlerde proje bazlı çalışan ve fatura kesebilen freelancerlar geleceğin beyaz yakalıları olacak.

İşte tam da bu nokta da 2008 de Amerika’daki finansal krizle beraber doğan gig ekonomisinden sizlere bahsetmek istiyorum. Freelance çalışanların oluşturduğu bu yeni ekonomik düzen, beyaz yakalıları birer girişimci adayı yapmıştır. İlk denemesinde başarılı olamayanlar ise kurumsal hayata geri dönseler de artık bakış açıları değişmiş ve onlar da birer iç girişimci olmuştur.

Bir bir doğan start-up projeleri ile eko sistem genişlerken yeni iş modelleri kulaklarımıza çalınmaya başlandı. İşte paylaşımlı ofisler kurumsal geçmişe sahip ve kendi işinin patronu olmak isteyen girişimci adayları için, bu yeni iş modellerini takip edebileceği inanılmaz değerli komünitelerdir. Sizi sizin gibi insanlarla bir araya getiren ve kaliteli network ortamı sunan bu alanlar günümüz iş dünyasında en kıymetli unsurlardandır. Ben bu sebeple yeni nesil beyaz yakalıların buluşma yeri olarak gördüğüm bu üretim merkezlerinin çoğalmasından çok mutluyum.

Eskişehir’de bir ilk olan ve uzun yıllardır başarısını sürdüren UNIT090 ın da bunu bir aile kültürü ile yapabilmesine borçlu olduğunu düşünüyorum. Hepimiz sanki kocaman bir holdingin çalışanlarıyız ve aynı zamanda hepimiz o holdingin sahibiyiz. Başta bu güzel alanı bize sunan değerli kadın girişimciler Seda ve Ayşem’ e çok teşekkür ediyorum. Her biri iş hayatımın bana kazandırdığı güzel dostlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir